Bu yükü daha ne kadar kaldırabiliriz? Günlük vaka, hasta ve ölüm sayıları korkutucu boyutlarda. Sebep sonuç ilişkisi üzerinden önlem alınması bilim kurulunun tavsiyesi ve hükümetin kararına bağlı. Ancak unutmamak gerekir ki milyonlarca insan “geçim derdi ile salgın arasında” sıkışıp kalmıştır. Keyfe keder, sorumsuz ve kendilerince hayata boş vermişlik ölçeğinden bakan “süper bulaştırıcılar” da kontrol altına alınamayınca günlük ölümler 220’lerin, vaka sayıları 30 binlerinde üzerinde seyretmeye başladı. Siyaset kurumunun hala “rakamlar üzerinden gölge boksu” yapmaya devam etmesi, gerçekte ise vatandaşın yaşamla-salgın tercihine zorlanması “kırk katır mı, kırk satır mı?” demekten öte bir şey değil.
Elbette kamu kaynakları uzun süreli ekonomik kapanmayı kaldıramaz, ancak özellikle milyonlarca küçük esnaf, ticaret erbabı için işler hiçte öyle iyi gitmiyor. Bu şartlarda, açlık korkusu, salgın korkusunu yeniyor…
+++
Nereden baktığınız önemli…
Geçtiğimiz gün risk alarak şöyle bir pazar gözlemi yaptım. Riski alarak dedimse pazara girerek değil. Pazara girmeden uzaktan bir gözlem yaptım. “Nerede o eski pazarlar?” diye sormadan edemedim. Pazara giren vatandaş tedirgin, pazarda tezgahta bulunan esnaf tedirgin. Bir ara fırsat bulup sebze ve meyve satan tanıdık bir esnafla konuştum. “Salgın öncesi alım satımın beşte biri kadar mal alıp, bununda yarısını tezgahta zor satıyoruz. Bu işi yaparken hem vatandaş mağdur olmasın hem de biz işimizi kaybetmeyelim! Vergimiz var, ekmek derdimiz var” diye özetle içinde bulundukları durumu. Pazardan çıkan bir dostumuzda “Eskiden ne alırsan 1 TL tezgahları vardı. Şimdi ne alırsan 2.5 TL tezgahı olmuş” diye dert yandı. Pazarcılara ve vatandaşlara “korkmuyor musunuz?” diye sordum. “Markete ne kadar gitmek zorundaysak, pazara da o kadar gitmek zorundayız. Evde otursak bize ekmeği kim verecek” cevaplarını aldım. Gördüğümüz gerçek şu ki sürece nereden baktığınız çok önemli… Kimi dinlersen dinle Nasrettin hoca cevabı alıyorsun, “sende haklısın, sende haklısın!”
+++
Kimse kabahati başkasında aramasın
Özellikle karantinada olması gereken “testi pozitif çıkanlar ile temaslıların” bulaş riskini azaltmak için uygulamaya konulan HES kodunun kullanımı ile ilgili toplu taşımada “eşleştirme” çabası ve çağrılarına rağmen 870 bin nüfusa sahip Eskişehir’de sadece 200 bin kişinin eskartlarının eşleştirmesini yapmış olması toplu taşımada sıkıntıları da beraberinde getirdi. Şimdi eskartı olup da eşleştirme yapmayanların sızlanmalarına, tepkilerine tanık oluyoruz. Kasım ayının 20’sinde hayata geçirilecek ve İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir genelge ile gerekçelendirilen düzenleme Aralık ayının 10’nuna kadar uzatılmasına rağmen yine işi ciddiye almadık. Yani işi yine son günlere bıraktık. Ortada bir mağduriyet var mı? Elbette bir mağduriyet var. Bu mağduriyetin sorumlusu galiba biraz da vatandaş olarak bizleriz. Şimdi gerçekle yüzleşince sorunun çözümü için arayışa geçen vatandaşların sayısı hiç de az değil. Burada iki sorun var. Birincisi ya vatandaş HES kodu almakta gecikti, ikincisi eşleştirme yapma meselesini ciddiye almadı.
Bu konuda bir öneri. Estram ana durakları ile otobüslerin ana duraklarında eşleştirme çalışmasına devam edecek noktalar oluşturulabilir…