Siyasiler başka konuşuyor, vatandaş başka…

Siyasetin diliyle vatandaşın dili aynı şeyi söylemiyor. Siyasetin derdi başka, vatandaşın derdi başka. Siyasiler oy, vatandaş geçim derdine düşmüş. Yerel siyasetçiler zaten konuşmuyor, onların gözü kulağı genel merkezlerinden yapılacak açıklamalarda. Ankara’daki siyasetin rüzgarı o kadar sert esiyor ki , “fırtınalar kopuyor” desem yanlış değil… Örnek mi? Son bütçe görüşmelerindeki üsluba bir bakın yeter. Ülkenin bir yıl boyunca ekonomisinin masaya yatırıldığı o görüşmelerde bütçenin vatandaşın ihtiyacını ilgilendiren kısımlarının ne kadar konuşulduğuna bir bakın. İşte o sebeple fırtınalar vatandaşın umurunda mı derseniz? Vatandaşın iki derdi var. Derdinin biri ekmek diğeri can… Hatta salgının ikinci kez zirve yaptığı şu dönemde sıkıntı o kadar büyüktür ki “ekmek derdi” can kaygısının önüne geçmiştir. O sebeple vatandaşın gündemi ile siyasetin gündemi bir türlü örtüşmüyor. Bir tarafta sürekli artan can kayıplarının sebep olduğu tedirginlik, diğer tarafta eve ekmek götürme kaygısı, siyasetin konusu olmaktan çıkmışsa, vatandaşta doğal olarak siyasetin gündemiyle ilgilenmez.

+++

Birinci öncelik “komadan çıkmak!”

Restoran sahipleri, kahveciler, market sahipleri,  özel sektör çalışanları, çiftçiler, üreticiler, küçük esnaf vesaire dertli… Krediler, SGK primleri vergiler bir tarafa, elektrik, su, doğalgaz, kira giderlerini karşılayamıyorlar. Çünkü salgın tüm hızıyla devam ederken alınan kısıtlama kararları en çok onları etkiliyor. Bu durumu geçtiğimiz günlerde Kahveciler Odası Başkanı Zeki Çoban özetliyor, “komadayız!” Kahvehane işletmecileri aylardır tezgahları kapalı salgının etkilerinin geçmesini bekliyor. Lokantacılar paket servisle ayakta kalmaya çalışıyor. Özetle toplumun her kesiminden sesler yükseliyor. Ancak gerçek o ki salgın nefes almaya fırsat tanımıyor. Mutasyon geçirmiş yeni haliyle bulaşma hızı tartışılan virüsün yayılımını durdurmak adına atılacak adımlar tartışılırken vatandaşın sıkıntılarına nasıl çözüm bulunacak asıl sorun burada. Dünyanın belli başlı ülkelerinden kapanma tedbirleri alınırken ekonomik destek programları da devam ediyor. Bizde de açıklanan destek programları üzerinden siyaset kavga ediyor…

+++

Aşı arar gibi su arar mıyız?

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, bu yıl kuraklığın kendini iyiden iyiye gösterdiğini belirterek, kuraklığında en az virüs kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekmiş. Yağışların yetersizliği ile ilgili açıklamalarda bulunan Buluşan öyle çarpıcı bir değerlendirmede bulunmuş ki gerçekten kendisini tebrik ediyorum. Buluşan, “Kuraklık insanı öldürmez ama süründürür. Aşı kadar su arar hale geldik!”  Buluşan Kasım ayı verilerinde ülke genelinde en az yağış alan il olduğuna da dikkat çekerek, ekili alanların kuraklıktan büyük ölçüde etkilendiğini ve yüzde yirmi civarında verim kaybının tahmin edildiğini ifade etmiş.  Başkan Buluşan sorumlu ve çözüm üreten, temsil ettiği üretici kesiminin haklarının savunulması ve gündeme getirilmesi konusundaki çabalarından dolayı öteden beri çok takdir ettiğim isimlerden birisidir. İşin özeti şudur “Suyu verimli kullanmalıyız!”  Çok öteden beri hep söylerim, “Biz su zengini bir ülke değiliz, sınırlı miktardaki su kaynaklarımızı gerçekten çok verimli kullanmak zorundayız.”