Karış karıştır

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciler, anayasal hak olan protesto haklarını kullanmak için okullarında birtakım gösteriler düzenlemek istedi. Bu isteklerin göğsünü kabartan ise Canan Kaftancıoğlu oldu. Televizyonlara çıkıp konuştuğu zaman sürekli bir arbededen bahsetmesi ise bir kaos ortamının oluşturulmasının zeminini hazırlayacak nitelikte oldu. Nitekim Boğaziçi eylemleri de şu an buna dönüşmüş durumda. 

Karışan karıştırıyor!

Anayasanın 34. Maddesinin birinci fıkrasında; ‘’Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’’. Boğaziçi eylemlerini haklı durumdan haksız duruma getiren ise; eylem amacının amaca asıl ulaşmak isteyenlerce planlanıp, masumca okullarındaki geleneğin devam etmesini isteyen öğrencilerce de desteklenmesi. İçlerine karışan provokatifler ortalığı karıştırıyor.

Kelimelerin gücü adına

Eylemler sırasında öğrenciler halay çekmek için bir halka oluşturuyor ve bir mırıldanma ile şarkı söylemeye çalışıyorlar. Söyledikleri şarkının sözleri öyle otonomist bir güce sahip ki tepkilerini bu sözlerle de dile getirmek istiyorlar. ‘’Ellerinde sapanlar, vuruyor bu çocuklar...’’ diye başlayan sözler aslında PKK gerillalarının söyledikleri bir marş. Orada halayın ortasında olan çocukların ne söylediklerini bile bilmediklerinden eminim. Kelimelerin gücüne ve otonomistliğine dayanarak mırıldanıyorlar işte. Suçsuz çocuklar akıl hocalarının kurbanı oluyorlar.

 Aynı şekilde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de kendilerince bir protesto eylemi gerçekleştirmek üzere rektörlük binasına cübbelerini giyip gittiler. Rektörlük binasına sırtlarını dönerek protesto edip oradan ayrıldılar. Anayasanın sunmuş olduğu protesto hakkını en bilinçli şekilde kullanan bu akademisyen hocaları tebrik ediyorum.

Durduk yere Adnan Menderes ne alaka?

İlker Başbuğ, üstünden çok vakit geçmeyen bir zamanda; ‘’Eğer Adnan Menderes Eskişehir’deki konuşmasında erken seçimin olacağını söyleseydi, 27 Mayıs darbesi gerçekleşmezdi’’ dedi. Gerçekten merak ediyorum durduk yere nereden çıktı şimdi bu? Sürekli olarak demokrasi kelimesi üstünden bir takım algı yaratmaya çalışan insanların gündemlerinde darbeler ile ilgili cümlelerin olması sizce de komik değil mi? Demokrasinin ilkeleri arasında darbenin varlığı hangi dağdaki kurttan ibaret merak ediyorum doğrusu. 

Er meydanı gece yarısı veya otobanlar değil, sandıktır

Her ne olursa olsun ülkenin başına sandıkla gelmiş iktidarı korumak hepimizin sorumluluğu. Her olayın eleştirisini yapıp, değerlendirip ortaya çıkacak olguyu sandıkta belirlememiz gerekiyor. Umut fakirin, darbe ise Türkiye’yi 100 yıl geriye götürmek isteyenlerin ekmeğidir. Hayır dünya siyaset literatüründe darbelerin nasıl tanımlandığını da biliyoruz. Hatta öyle ki siyaset biliminde darbeler ‘’gelişmemiş ülkelerin kaderi’’ olarak da nitelendiriliyor. Yapılan seçimlerimizin düzenli ve istikrarlı olması bir darbe planının gerekliliğini de ortadan tamamen kaldırıyor. Yine de unutmayalım, ülke milletin hür iradesine aittir. Er meydanı sandıklardır. Sandık dışında herhangi bir planı olanlar ise Türkiye’de sıkça gördüğümüz hainlerin ta kendisidir.

Küresel darbe hız kesmiyor

Korona ile birlikte evlere kapandık, esnaflarımızı zor durumda bıraktık, uzaktan eğitim ile öğrencileri çözemediğimiz altyapı sorunları ile mağdur ettik. Şayet kısıtlamalar esnasında ortaya çıkan problemleri azami seviyede azaltsaydık belki de insanlar evden dışarı çıkma ihtiyacı bile duymayacaktı. Fakat dışarı ne kadar çıkmazsak çıkmayalım bu virüs asla bitemeyecekti. 7-8 aydır maske takma zorunluluğu ile hayatımıza devam ediyoruz ve maskenin hiçbir etkisinin olmadığını gördük. Gördüğümüz bir diğer şey de kamu spotu niteliğinde medyada racon kesen insanlardı. Öve öve bitiremedikleri maske, pandeminin durdurulmasında bir aracı olamadı. Boşu boşuna kendi nefesimizi soluduk, soluyoruz.

Tanrıyı oynayan Bill

Bill Gates bir yerlerde, bir yerlere sessizce yeni yatırımlar yaparken, ben de acaba bu para ne zaman bitecek diye düşünüyorum. Sonra diyorum ki zenginin malı fakirin çenesini yorarmış. Maske ve kapanma savunucusu olup insanların sosyal hayattan tamamen kopmasını savunan Gates, bu günlerde yeni bir yatırıma imza attı. Bill Gates’in yeni yatırımı için finansal destekte bulunduğu proje ise güneş ışınlarını karartmaya yönelik. Burada mecaz-ı mürsel yapmadım. Gerçekten güneş ışınlarını karartan bir yatırım bu. Benim fikrim güneş ışınlarını kesip D vitamini ilaçları satacak. Gerçi benimki biraz fazla hümanist bir yaklaşım oldu. Afrika’da milyonlarca kadının kısırlaşmasına sebep olan, Hindistan’da milyonlarca çocuğun felç kalmasına sebep olan Gates eminim benden daha hümanist düşünüyordur. Aman dikkat et güneşi batmayan tek yer olan İngiltere duymasın bu projeni. Çıkar çatışmasına düşersiniz. Zaten korona ile süründürüyorsunuz bir de durduk yere 3. Dünya Savaşı çıkartıp uğraştırmayın bizi.