Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları meşrulaştırma çabaları boşa çıktı. Arkasına aldığı ve kuruluşlarını diktalara borçlu olan bütük devletler bile bu meşrulaştırmayı başaramadı. Azerbaycan büyük bir zafer kazanarak, kuklalaştırılmış ve kışkırtılmış Ermenistan’ı sahada yendi. Bu zafere çok büyük bir katkısı olan en önemli faktör ise kuşkusuz Türkiye’dir. Hatta öyle ki İngiliz basınlarında asıl galibiyet elde edenin Türkiye olduğu ve Ankara’nın bölgede belirleyici bir role sahip olduğu belirtildi. Batı’nın ise öylece bu durumları köşeye çekilerek izlediği, artık dünyadaki denge güçlerin değiştiği belirtildi. Ermenistan tarafında ise bu büyük hezimetin ardından muhalefet partisi için çok güzel bir fırsat doğmuş gibi görünüyor. Muhalefet kendisine doğan bu fırsatı değerlendirmek için Paşinyan hükümetine sürkeli istifa çağırısında bulunuyor.
ERMENİSTAN’IN NE HADDİNE!
Dünyadaki güçlü ülkeler arasında var olup, söz sahibi olmak için belirli kriterlerin varlığı yıllar önce disiplinler arası çalışmalar yapılarak saptanmaya çalışılmıştır. Üretim biçimi mi? Üretim düzeyi mi? Yoksa Raymon Arond’un da dediği gibi ‘’Ne üretim düzeyi, ne üretim biçimi. Bir ülkenin gelişmişliği kökteki siyasal rejimi’’... Arond aslında Ermenistan’ı gayet iyi açıklamış. Ermenistan’ın kökteki siyasi rejimi, aslında onları birer kukla yapmaktan öteye geçememiştir. E kolay değil tabi aranızdan bir lider çıksın da dünyada varlığını kanıtlamak için mücadele versin.
COĞRAFYA KADER DEĞİL BİR GELİŞİMDİR
Milletlerin ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki coğrafi şartlar, o milletlerin gelişmelerinde, bir prensip sahibi olmalarında ve en önemlisi ileride özgür olarak var olmalarına zemin hazırlayan bir etkendir. Türklerin sürekli olarak tarih sayfalarının içerisinde yer almaları ve bir tarihi dönemi açıp bir tarihi dönemi kapatmalarında ki en büyük etken, Türklerin zorlukları zorlamasıdır. Bu yüzdendir ki Ermenistan’ın tarih kitaplarında Türkler sürekli, ‘’istilacı, barbar, zorba’’ olarak anılır. Siyaset biliminde, coğrafyanın milletleri büyüten ve geliştiren bir olgu olduğu, zor coğrafi koşullarda ortaya çıkan milletlerin her zaman daha dirayetli oldukları belirtilir. Coğrafi koşulları yaşamaya ve barınmaya daha verimli olan milletler ise uğraşacakları bir yaşam mücadelesi olmadığı için kendilerini eğitim alanında geliştirmeye çalışırlar. Türk milletinin coğrafi şartlar sayesinde büyüdüğünü ve geliştiğini, hatta zor coğrafi koşullarda sadece yaşam mücadelesi değil eğitim alanında da bir şeyler yapmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Ermenilerin de aynı zor koşullardaki coğrafyada var olduklarını dile getirirsek siyaset biliminin bazı metodolojilerinin de değişmesi gerektiğini söylemek gerekir. Orta Asya’daki zor şartlara dayanamayan bir millet, bugün ‘’tarih tekerrürden ibarettir’’ aforizmasının çok güzel bir örneğini ortaya koymaktadır. Bugünün başarısızlığı aslında dünün ne olduğunu gösterir.
LİBERAL DEMOKRAT MI? LİBERAL DİKTATÖR MÜ?
Kendisini liberal demokrat olarak tanıtan Ermenistan başbakanı Paşinyan, muhalefet partilerinin istifa baskılarını şimdilik görmezden geliyor. Halkını çok büyük bir felakete sürükleyen Paşinyan’ın hem sivil katili hem de askerlerini göz göre göre ölüme götüren bir kukla olduğunu anlamışızdır. Peki sivilleri öldüren, kendi halkını göz göre göre ölüme sürükleyen ve bu hezimet karşısındaki istifa isteklerini görmezden gelen bir başbakan hangi liberalizmin öncülüğünü yapmış oluyor?